Terminatör
(1) filmlerinde bu insansı makinelerden herhangi biri hiç Coca Cola
içmiş miydi?
Filmin
yazarları olarak yönetmen James Cameron'la birlikte Gale Anne Hurd
ve ek diyaloglarda William Wisher Jr. adları geçiyor. Yenilmez bir
robot suikastçı, kendi halinde yaşayan ama gelecek için tarihsel
bir önem taşıyan garson bir kız, büyüdüğünde insanlığın
makinelere karşı savaşına önderlik edecek doğmamış bir çocuk.
Bunlar belirli kalıplara yaslanarak izleyiciyi etkilemek için bir
araya getirilmiş ayrıntılar olarak değerlendirilebilir ama yine
de insana seslenen bazı nitelikleri olduğuna kuşku yok. Amaçları
ve düşünceleri yönlendirme çabalarıysa araştırılması
gereken önemli konular. Bana gelince, korunmasız çocukluk
dönemlerimde Süpermen gibi kahramanları dünyama kabul etmiş
birisi olarak en azından bazı klişelerin üzerimde epey etkili
olabildiğini itiraf etmeliyim.
Filmde
böyle bir sahne var mıydı bilmiyorum, ama eğer gerçekten içtiyse
rastlantı değildir kuşkusuz. Klişe bir espri bu içeceğin gücüne
güç katmak için küçük bir araç olabilir. Aralara
yerleştirilecek küçük ayrıntılar belleklere kazınarak
davranışları etkilemeyi yıllarca sürdürebilir.
Arnold
Schwarzenegger ile simgeleşen bu karakter tipinin filmlerinin gişe
başarısı kuşkusuz bir rastlantıya dayanmıyordu. Yenilmez güç
değişmez sistemin güvencesi olduğu için her zaman başvurulan
bir simgedir.
Hakan
Bilge soruyor: "Peki, neden A Clockwork Orange gibi filmler
tehlikeli bulunuyor da Terminatör gibi metrekareye üç cesedin
düştüğü filmler tehlikeli bulunmuyor? Hıh… Cevabı net değil
mi? İktidarlar, hükümetler, ideolojiler veya sosyal sistemler
kendilerine dönük tehlike arz eden filmleri eleştirirler,
sansürlerler, olmadı yasaklarlar. Ama Terminatör gibi etliye
sütlüye dokunmayan filmleri de uluslararası bir fenomen haline
getirirler. Olup-biten aşağı yukarı budur. “A Clockwork Orange
2: Alex’in Yükselişi” veya “A Clockwork Orange 3: İngiltere
Cadı Kazanı” gibi devam filmleri neden çekilmiyor
zannediyorsunuz!…" (2)
Kuşkusuz
benzer biçimde televizyonlarda çocukları korumak adına cinsellik
katı sınırlarla yasaklanırken kanın, vahşetin ve öldürmenin
nasıl bu denli rahat yayınlanabildiği sorulabilir.
Yenilmez
robot savaşçılar ezilenler savaşmayı reddettiğinde yönetenlerin
savaşacak kitleleri nereden bulacağını soran Brecht'in sorusuna
acımasız bir yanıt veriyor. Günümüz egemenleri gerçekten
geleceğin askeri, insansız hava ve kara araçları gibi
teknolojilere yöneliyorlar. Bunda savaşın getirdiği acıların
gittikçe daha fazla tepkiye yol açmasının, özellikle gelişmiş
ülkelerde gerçek insanları ölüme göndermenin zorlaşmasının
payı büyük. Bitmek bilmeyen güç ve egemenlik savaşı, kontrollu
bir baskının sürdürülmesini dünyayı yönetebilmek için
zorunlu kılıyor. İnsanlık ve felsefe gibi kavramlar bu genel
resmin içinde cephede okunan bir şiire benziyor. Politika ve
ideolojiler ekonomik çıkarları korumak adına en az silahlar kadar
öldürücü olabiliyor. Sanat ve psikoloji tartışmaları sanki
başka bir dünyada yapılıyor. Gerçeğin pek uzağında
kalıyorlar.
Coca
Cola terminatörden güçsüz görünmüyor. Büyük sanayi ve finans
devleri kriz fırtınalarında yaprak gibi sallanır, bazıları
dökülüp kururken o canlılığını koruyor.
Nasıl?
Basitmiş.
"Şaşırt,
konuştur, yayılsın!" (3)
Marka
ve pazarlama konularında yazan Fatoş Karahasan'ın Coca-Cola
Şirketi Entegre Pazarlama İletişimi Kıdemli Başkan Yardımcısı
Wendy Clark'tan aktardıklarını okuyunca nedense aklıma bir soru
takıldı. İnsanlığın sonu bile gelse gazlı içecek fabrikaları
robotlar için üretim yapmayı sürdürür mü? Coca Cola
terminatörden bile güçlü mü?
İstanbul'a
gelen Clark'ın üç sözcükle özetlediği formül bize ne
anlatıyor? Yeni iletişim olanaklarından yararlanarak yapılan
"Daha iyi bir dünyaya inanmak için tam #bimilyonnedenvar!"
gibi kampanyalar izleyicileri mutluluk üzerine düşünmeye davet
ediyormuş. Hedefleri gençler olduğu için öncelikleri müzik ve
spormuş. Clark şirketiyle gurur duyuyormuş. Geçmişte dünyanın
en fazla su kullanan üreticilerinden biriyken 2020'de bunu tümüyle
nötr hale getirmeyi hedefliyorlarmış. Dünya Doğal Yaşam
Federasyonu (WWF) ile işbirliği yapıyorlar, karbon salınımı
konusunda Greenpeace ile çalışıyorlarmış. 2020'ye dek beş
milyon kadın girişimciye yer vereceklermiş." Amerikan karşıtı
tavırlar bile markalarını çok etkilemiyormuş. Amerika'ya
tepkilerin yüksek olduğu dönemlerde bile marka skorlarının
yükseldiğini gözlemişler. Küresel ölçekte oldukları halde
yerel kültürlere de yakın olmayı ve davranmayı istiyorlarmış.
Çok yerel olup küresel davranmaktan vazgeçince marka özlerinden,
çok küresel davranınca da yerel kültürlerden uzaklaşıyorlarmış,
bu yüzden dengeyi doğru ayarlamaya çalışıyorlarmış.
Wendy
Clark'ı bu söyleşiyle tanıtan Fatoş Karahasan Bilgi Üniversitesi
İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü’nde Öğretim
Üyesiymiş. Bütünleşik Pazarlama İletişimi, Dijital Pazarlama,
İletişim Becerileri, Reklamda Güncel Konular başlıklı dersler
veriyormuş. Milliyet gazetesinde “Markalar-Trendler” köşesinin,
Capital dergisinde “Pazarlama” bölümünün yazarıymış. İş
yaşamına 1989'da bir reklam ajansında direktör olarak başlamış.
Procter&Gamble, Fiat, Philips, Arçelik, Milliyet, Radikal,
Posta, Beko, Toys ‘R Us, Kent, Alarko, HP, British Airways, BAT,
İstikbal, TEB gibi markalara hizmet vermiş. 2000-2002 arasında
D’Arcy Istanbul üst yöneticiliğini yapmış. Daha sonra
kariyerine danışman olarak devam etme kararı alarak gıda,
mobilya, ev dekorasyonu, yapı ve inşaat, giyim, medya, finans ve
perakende sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşlara marka
yönetim projeleri oluşturmuş, eğitim çalışmaları yürütmüş.
Pek çok konferansta moderatörlük ve sunuculuk görevi üstlenmiş.
Capital ve Ekonomist dergilerinin “Anadolu Markaları” projesi
çerçevesinde, Anadolu’daki illerde sunumlar yapmış. Dergi ve
gazetelerde makaleleri yayınlanmış. Fransızca’dan “Reklamcılık”
ve “Siyası Pazarlama” kitaplarını çevirmiş. “Vasat
Reklamdan Nasıl Kurtulunur?” ve “Taşlar Yerinden Oynarken”
Dijital Pazarlamanın Kuralları" başlıklı kitapları varmış.
(4)
"Birçok
kez hayranlıkla fotoğrafını seyrettiğim bu eşsiz manzaranın
içinde dolaşmak inanılmaz bir duygu. Bugünlerde kıyamet
söylentileriyle gündemde olan Peru’nun her köşesi ayrı bir
sahne... Ruhlarında barış olan ve kıskançlık taşımayan bir
halk..." (5)
Koka
yapraklarının Coca Cola ve anestezi için kullanıldığını yazan
Ömer Burhanoğlu böyle bir tanıtım yapmış. Peru'nun Cusco
havaalanına inenler önce oksijen tüpü ve koka çayıyla
tanışıyorlarmış. Bunların her ikisi de yüksekliğe bağlı
rahatsızlıklara iyi geliyormuş. Peru'yu "başkasının
patatesinde gözü olmayanların ülkesi" olarak nitelemiş. Ama
galiba koka yapraklarında gözü olanların sayısı epey fazla.
Bunlar trans alemlerinin de başoyuncusuymuş. Üç yaprak kokayı
üfleyip dilek tutmak kutsal bir ritüelmiş.
Ruhlarında
barış olan ve kıskançlık taşımayan bir halk. "Bana
yetecek kadar patatesim varsa başkasının patatesinde neden gözüm
olsun ki?” örneği veren bir rehber. "Servet eşittir
patates” söyleminin yarattığı sevimli kavram karmaşası.
Metropollerin telaşıyla göstermek ve anlatmak için yaşayan
günümüz insanının çaresizliği. Peru’da basitlikle gelen bir
mutluluk.
Coca
Cola fabrikası Türkiye'de ilk yerli otomobil tesislerinden epey
önce açılmıştı. Çok tepki de çekmişti ama inşaatlardaki bol
ekmekli öğünlerden lüks iftar sofralarına yoksulların ve
zenginlerin umulmayacak bir ortak yanı olarak günümüzde bile
dimdik ayakta.
Geleceği
kestirmek zor. Ama geçen onca zamana karşın tüketiminin ve marka
değerinin bu denli yüksek olması Coca Cola'yı sistem için önemli
bir simge yapıyor. Ya da kitlelere önerilen yaşam biçimi için
gerekli olduğundan sürekli yükseltiliyor.
Coca
Cola sistemin son kalesi mi? Onun, gazla şişirilmiş bu şekerli
suyun sonu geldiğinde serbest piyasanın, yeni denen dünya
düzeninin ve tüm mekanizmalarının da sonu gelmiş mi olacak?
Bağımlılık yapan ucuz kolayla ve yalnızca bol enerji veren
değersiz besinlerle yaşamlarını sürdürenler bir gün
"Uyuşturulmaya ve uyutulmaya hayır" derler mi?
....
"Afişe
Çıkmak, 1963-1980: Solun Görsel Serüveni" Yılmaz Aysan’ın
bir belgeleme çalışmasına dayanıyor, 60’lar ve 70’lerden
esintiler getiriyormuş. (6) O yıllarda Coca Cola da önemli
oyunculardan ve simgelerden biriydi. Dönemi düşününce Selçuk
Demirel "Devrimle cennet aşağı yukarı aynı anlamdaydı"
demiş. (7)
Coca
Cola satışlarını sürekli artırdı. Cennete inananlar ona
yaklaşma çabalarında ne ölçüde başarılı oldular? Öğrendiler,
geliştiler, yeniden doğdular mı?
Ece
Temelkuran son yılın büyük bölümünü Tunus'ta geçirip
"Düğümlere Üfleyen Kadınlar" romanıyla dönmüş. (8)
"Ben bu kitabı yazmadan önceki bir yıl Kuran-ı Kerim
çalıştım. Bu kadar kadim bir metne Türkiye edebiyatında niye
doğru dürüst atıf yapılmıyor?" diye sormuş. "Keşke
erkek olsaydım da beni de kadınlar sevseydi" yorumunu yapmış.
ABD
Ankara büyükelçiliğinde intihar eylemiyle güvenlik görevlisi
Mustafa Karasu'yla birlikte yaşamını yitiren Ecevit Şanlı,
Gülsüm ve Sadık Şanlı’nın yedi çocuğundan biriymiş. Örgüt
üyeliğine varan öyküsü ilk gençlik yıllarında köyünü terk
etmesiyle başlamış. (9)
Yaşam
hep bu kadar zor mu olmak zorunda? Doğanın umutlu güzelliği niçin
insana böyle uzak?
....
İnsanın
bugünkü düzeninin doğanın en büyük yanlışı (10) olduğunu
anlayanların sayısının artmasını iyimser bir umutla, ya da
gerçekçi bir karamsarlıkla, ama mutlaka sabırla beklemek
gerekiyor. Sanırım temel soru da bu süreçte ne yapılması
gerektiği.
1.
James Cameron, The Terminator, 1984,
http://www.imdb.com/title/tt0088247/
2.
Hakan Bilge, Tom & Jerry ve Çizgi Filmlerde Şiddetin
Parametreleri,
http://www.sanatlog.com/sanat/tom-jerry-ve-cizgi-filmlerde-siddetin-parametreleri/
3.
Fatoş Karahasan, Şaşırt, konuştur, yayılsın!,
http://www.milliyet.com.tr/-sasirt-konustur-yayilsin-/fatos-karahasan/pazar/yazardetay/09.12.2012/1639105/default.htm
4.
Fatoş Karahasan, Kimdir?, http://www.fatoskarahasan.com/kimdir/
5.
Ömer Burhanoğlu, Başkasının patatesinde gözü olmayanların
ülkesi,
http://www.milliyet.com.tr/baskasinin-patatesinde-gozu-olmayanlarin-ulkesi/pazar/haberdetay/09.12.2012/1639085/default.htm
6.
Yılmaz Aysan, "Afişe Çıkmak, 1963-1980: Solun Görsel
Serüveni", İletişim, 2013
7.
Afişe çıkmak bir kızla veya oğlanla çıkmaya benzemez,
http://www.milliyet.com.tr/-afise-cikmak-bir-kizla-veya-oglanla-cikmaya-benzemez-/pazar/haberdetay/03.02.2013/1663946/default.htm
8.
Asu Maro, Politika da yaparım, kahkaha da atarım,
http://cadde.milliyet.com.tr/2013/02/08/YazarDetay/1663920/Politika_da_yaparim__kahkaha_da_atarim
9.
Eylemcinin profili,
http://gundem.milliyet.com.tr/eylemcinin-profili/gundem/gundemdetay/03.02.2013/1663784/default.htm
10.
Mehmet Arat, Doğanın En Büyük Yanlışı: İnsan,
http://blog.milliyet.com.tr/doga-nin-en-buyuk-yanlisi--insan/Blog/?BlogNo=352989